Wikipedia

Arama sonuçları

3 Aralık 2014 Çarşamba

Kendime Mektup



Sevgili Kendim;

Bugün Oğuz Atay'ın "Günlük" kitabını okumaya başladım. Şöyle diyordu kitap kapağından bana güzel güzel bakan Oğuzcuğum Ataycığım: "Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda bana bunu da yaptınız"

İşte bu başlangıç cümlesinden çok etkilendim ve aklıma sen geldin. Ne zamandır dertleşmiyorduk seninle değil mi? En azından sana bir mektup yazmak istedim ben de. Evet, evet mektup. Efendim? Hayır, günlük değil canım! Sen de biliyorsun ki ben günlük tutma işlerini bırakalı çok oldu.

Kim bilir, belki de daha önce izlemiş olduğum "Before Midnight" filmindeki Jesse karakterinin 20 yaşındayken 40 yaşındaki haline yazdığı mektuptan etkilenmiş de olabilirim. Bilemiyorum şimdi. Amaan sen de! Üzümünü ye, bağını sorma. İçimden gelmiş sana mektup yazıyorum işte! Ha mektup ha günlük, maksat seninle dertleşmek değil mi? Yazım türünün bir önemi yoktur herhalde senin için.

Evet, pek de orjinal bir fikir değil belki. "O kitabı okumasaydın ya da o filmi seyretmeseydin umrunda olmayacaktım öyle mi? Hıh!" dediğini duyar gibiyim. İnan bana bu tripli emo yaklaşımında haklı da olabilirsin. Son günlerde sen de dahil hiçbir şeye istediğim gibi vakit ayıramıyorum çünkü. Ama biliyorum ki, beni en iyi anlayacak olan yine sensin Kendimciğim.

Yanlış anlama lütfen, zamanla ilgili bir sorun bu, kişisel değil. Yok, yok vallahi. Aaaa yeter ama! Zaten, bazen izlemek istediğim filmler, okumak istediğim kitaplar, uzun süredir görüşemediğim dostlarım, ingilizce videolar, pilates topu ...  hepsi üstüme üstüme geliyor, bir de sen bunaltma şimdi beni.

Tüm bu karmaşanın içinde seninle ilgilenmeyi unutuyorum doğal olarak. Kızma bana. Vakit yetmiyor işte. Zaman değişti canımcım. İlgi duyduğum şeyler o kadar arttı ki. Hepsine yeterli vakti ayırmak için süperman olmak gerekiyor. İnsan karşısına sunulan her baldan tatmak isterken kendinden feragat etmek durumunda kalabiliyor bazen, anlıyorsun değil mi?

Nasıl? Efendim? Hımmm, evet çok haklısın, benim için en önemli şey sen olmalısın tabi ki. Canım benim.

Bak görüyor musun lafa daldım yine, sormayı unuttum; sahi sen nasılsın?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder